- Haberler
- UÇURUMUN KENARINDA BİR MİLLET: BANGLADEŞ
UÇURUMUN KENARINDA BİR MİLLET: BANGLADEŞ
Bangladeş Hükümetin'nin despot, mantıksız ve inatçı tavrı halkı büyük bir politik krizin içerisine çekmiştir. Çoğunluğun fikri olan koruyucu hükümeti reddederek, tek taraflı bir seçim düzenlemeye çalışıyorlar. Fakat tarihi bir siyasi parti olarak Awami Ligi halkın taleplerine önem vermelidir. Hükümet, tüm partilerin yer aldığı, katılımcı ve dürüst bir ortam oluşturmak zorundadır.
Kayseri Erciyes Üniversitesi’nde eğitim gören Bangladeş vatandaşı Ejaz Kadry, Bangladeş’i kausa sürükleyen durumu gazetemize değerlendirdi.
‘‘Bangladeş çalkalanıyor: uçurumun kenarında bir millet’; bu ifade 20 Kasım tarihinde düzenlenen, Bangladeş’in mevcut durumu hakkındaki bir Birleşik Devletler kongresinin başlığıdır. Bu milletin bağımsızlığını elde ettiği 1971 yılından sonra yaşadığı 45 yıllık tarihinde yaşanan utandırıcı durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bangladeş, dış dünyadaki Bangladeş imajı ve algısı dünya kamuoyunda yıkılmış ve bitmiş durumdadır. Bunun nedeni ise iktidardaki Awami Ligi büyük ittifak hükümeti tarafından tırmandırılan insan hakları ihlalleridir. İçlerinde ana muhalefet partisi BNP ve Jamaat-e-Islami’nin de bulunduğu muhalefet partileri hükümetin baskı ve işkencesinin en büyük kurbanları olmuşlardır.
Mahkeme eleştirilerin odağında
Hükümet iktidara geldiğinden beri rakip partileri birer birer elemek için geniş çaplı stratejiler üretmiştir. Ülkenin en geniş İslami siyasi partisi olan Banladeş Jamaat-e-Islami, hükümetin eleme politikasının ilk hedefi olmuştur.
Hükümete geldiği 2009 yılından sonra, 2010 yılı içerisinde hükümet ‘Uluslararası Suçlar Mahkemesi’ adı altında bir mahkeme kurarak en üst seviyedeki Cemaat liderlerini 1971 yılındaki bağımsızlık savaşında insanlık suçu işlenen insanlık suçlarıyla ilgili yaptığı düzenlemeyle ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Teker taker içlerinde BNP’nin liderlik ettiği 4 partili koalisyon hükümetinden iki bakan da olmak üzere Bangladeş İslam Cemaati lideri 12 kişi şuçlarla ilişkilendirilmiştir. Yalnızca 3 yıl içerisinde 4 Cemaat lideri mahkeme tarafından idam cezasına çarptırılmıştır. Ülke halkını geçtiğimiz 40 yıldır hizmet eden ve defalarca bakan ve parlamento üyesi olan bu liderler şu anda ölümleri için gün saymaktadırlar. Mahkeme şu anda Cemaatten Nayeb-e-Ameer, eski bir parlamento üyesi ve dini vaiz olan Allama Delwar Hossen Sayedee, parti genel sekreteri ve sabık sosyal refah bakanı olan Ali Ahsan Mohammad Mujahid, parti yardımcı genel sekreteri ve ulusal basın klübü üyesi, üst düzey gazetesi Mohammad Kamaruzzaman hakkında idam cezası vermiş bulunmaktadır. Mahkeme heyeti başka bir yardımcı genel sekreter olan Abdul Quader Molla için de müebbet hapis cezası vermişti. Ne yazık ki, onun da cezası Temyiz dairesine gitmiş ve Temyiz dairesi herhangi bir ek araştırma ya da çalışma yapma gereği duymadan şahsı idam cezasına çarptırmıştı. Şu anda Abdul Quader Molla şehit edilmiştir. Farklı bölgeler ve uluslararası kamuoyu temyiz dairesinin bu kararını, ölüm cezası verilebilecek herhangi bir sebep olmadığından dolayı eleştirmişti. Aynı mahkeme yine dil hareketi kahramanı gazi Profesör Ghulam Azam için de 90 yıl hapis cezasına karar vermiştir. Sadece Cemaat liderleri değil aynı zamanda ana muhalefet BNP’nin üst düzey lideri de mahkeme süreciyle karşı karşıyadır. Mahkeme ana muhalefet BNP’nin mevcut komite üyesi parlamenter Salauddin Quader Chowdhury için de idam cezası vermiştir. Mahkeme ve mahkeme süreci minimum standartları dahi sağlayamadığı nedeniyle eleştirilerin hedefi olmuştur. İlk savunma çalışmaları mahkeme heyeti başkanının karar verirken dışardan birilerinden yardım aldığı ya da mahkeme kurallarını değiştirdiği şeklinde yapılmıştır. Fakat başkan ilk olarak iddiaları yalanlasa da daha sonraları başkan hakim Nizamul Hoq ve Bürksel’deki bir Bangladeş’li Drç Ahmed Ziauddin arasındaki Skype görüşmeleri ulusal gazetelere ve uluslararası yayınlara sızmıştır. Bu olay mahkeme üzerinde büyük bir baskıya yol açmış ve mahkeme başkanı görevinden ihrac edilmiştir. BNP lideri Salauddin Quader Chowdhury hakkında verilen son karar ise , kararın verildiği sabah sızdığı ve mahkeme tarafından açıklanmadan önce tüm online kaynaklarda yayınlandığı gerekçesiyle eleştirilmiştir.
Muhalefet sindirilmeye çalışılıyor
Dünyaca ünlü günlük yazılı basınlardan biri olan ‘The New York Times’ son başyazısında bu mahkemenin meşruiyetini sorgulamıştır. 20 Kasım tarihinde gazete, başyazısında mahkeme süreciyle ilgili yorumlara yer vermiştir. Gazetedeki ifade şu şekildedir, “Bu sırada, 2009 yılında insanları 1971 yılında Pakistan’la yaşanan savaş sırasında zulüm işledikleri gerekçesiyle suçlayan Bangladeş’teki Uluslararası Suçlar Mahkemesinin yargılama süreci tarafından yürütülen yargılama süreci, muhalif liderleri hedef almaktadır. Öyle gözüküyor ki mahkeme politik muhalefeti sindirmenin başka bir yolu olarak kullanılmaktadır.”
Bu ise partinin üst düzey liderlerine hükümet tarafından uygulanan baskılardan yalnızca bir tanesidir. Fakat işin başka çirkin bir tarafı da bulunmaktadır. Hükümet kolluk kuvvetlerini ve parti kadrosunu İslami Cemaat ve kollarını bitirmek amacıyla kullanmakta. Partinin merkezi, bulunduğu şehir ve civar mahallelerinde birlik kuvvetleri cebren 4 yıllığına kapatılmıştır. Parti aktivistleri ve liderlerine karşı öne çıkan 5 kişi hakkında suçlamalar yapılarak 70 bin vaka dosyalanmıştır. Halihazırda 50 bin insan parmaklıklar ardındadır. 3000 masum insan üzerlerinde işkence uygulanarak polis tarafından sakat bırakılmıştır. Dini kıyafetli, inançlı kadınlar dahi hükümetin bu acımasız baskısından kurtulamamışlardır. Hükümet birimleri Bangladeş İslam Cemaatinin bir kolu olan İslami Chhatra Shibir’in muhtemel liderlerinden 8’ini zorla alıkoymuştur. Sadece geçtiğimiz 9 ay içerisinde bine yakın sivil polisin açtığı ateşle hayatını kaybetmiştir. Partinin hiçbir birimi, tabanlaındaki liderlerin polisler tarafından tutuklanması nedeniyle işlevini sürdürememektedir.
Parti kaydı iptal edildi
Parti tamamıyla kapatılmış değil, ancak polis parti teşkilatlarına yasadışı örgüt muamelesi yapmakta. Alem Ulemaları ve dini kanaat önderleri daha önceleri Bangladeş’te onurlu ve saygı gösterilmesi gereken insanlar olarak addedilirlerdi. Fakat bu rejim boyunca hükümet ve yandaş medya bu seçkin insanları şeytanlaştırmış ve bunun sonucunda da işkence ve tacize mağruz bırakmıştır. Ne yazık ki Awami Ligi sürekli olarak İslami güçler içerisindeki militant yapıyı bulma amacındadır. Ve bu zamanda da bunun gereği olarak sıkı denetim adı altında ülke çapındaki 300 ibadethanenin kapısına kilit vurmuştur.
Partinin karşılaştığı diğer bir darbe ise yapılan son müdahale ile Yüksek Mahkemenin partinin devlet destekli kayıtlarını hükümsüz ve yasadışı olarak göstermesi olmuştur. Parti tüm parlamentolarda temsil hakkına sahip olmasına ragmen bu mudahaleyle tüm demokratik süreçlerinin önüne büyük bir engel çıkmıştır. Seçim komisyonu daha önce partiye, seçimlere girmesi için gerekli olan parti kaydını vermişti. Fakat hükümetin talimatıyla bu kez aynı parti hakkında bir emir verilerek parti kaydı iptal edilmiştir.
Mahkeme, yasadışı kayıt hükmünü vermek için yeterli yetkilere sahip olmadığını ve seçim komisyonu gibi anayasal organlara müdahale hakkı olmadığını belirtilmesine ragmen verdiği karardan geri adım atmamıştır. Endişe duyulması gereken bir başka mesele de yüksek mahkemenin kararı duyurduğu sırada bir temyiz sertifikası çıkarmasıdır ki bu da partinin hemen müracaat etmesi durumunda temyize gidebileceği anlamına gelmektedir. Fakat hiçbir sabır göstermeksizin şu anki seçim kurulu hükümetin hevesleri doğrultusunda hareket etmektedir ve medyaya İslam Cemaati’nin Yüksek Mahkeme kararıyla meşruiyetini kaybettiği ve seçimlere giremeyeceğini duyurmuştur. Seçim kurulunun kendi kararının aksine bir kararı nasıl verdiği ise bir sır olarak kalmakta.
İfade özgürlüğü engellenmiştir
Hükümet iktidara geldiğinden beri insanların anayasal bir hakkı olan ifade özgürlüğünü engellemiştir. Hükümetin kitle iletişim üzerindeki işkence ve baskısı tüm rekorları kırmış durumdadır. Hükümet birkaç televizyon kanalı ve günlük gazeteyi kapatmıştır. Hükümet, cinayete kurban giden gazeteci çift Shagor ve Runi’nin sözde yargılamasını alay konusu haline getirmiştir. Şu ana kadar 3 televizyon kanalı ve ulusal gazete sadece muhalif görüşleri nedeniyle kapatılmıştır. Mevcut rejim Bangla gazetesi genel yayın yönetmeni Amar Desh’i iki kez tutuklamıştır. 17 gazeteci öldürülmüştür. Hükümetin insanlık dışı baskısının son kurbanı ise ‘Daily Inqilab’ olmuştur. Birkaç gün önce polis Inqilab genel yayın yönetmeninin evine baskın düzenleyerek tacizde bulunmuştur. Daha sonra ise hakkında tutu klama kararı çıkarılmıştır.
Kirli politikalar sergileniyor
İktidara gelmelerinin ardından Awami Ligi özellikle Hindu, Buddhist ve Hristiyan azınlığı, muhalefet partilerine baskı kurabilme amacıyla kullanmaya başlamıştır. 1999 yılındaki bir önceki Awami Ligi rejimi sırasında Gopaljang’ın Moksedpur bölgesindeki bir Hristiyan kilisesinde büyük bir bomba patlatılmıştır. Fakat saldırganın izine rastlanmamıştır. 9 Eylül 2012’de Awami Liginin çekirdek kadrosu Barisal’da 300 milyon taka değerindeki mal varlığına el koymuştur. 27 Şubat 2013’te ise, iktidar partisinin haydutları Begamganj’daki Krishnopur köyünde Kali tapınağına saldırı düzenlemiş, 13 Mart 2013’te ise iktidar partisi kadrosu Tangail bölgesinin Gopalpur belediyesi altındaki Chondobari köyünde bulunan azınlıklara saldırmıştır.. Awami Ligi aktivistleri Mymensingh’in Muktagacha bölgesindeki bir Hindu tapınağından altın bir put çalmıştır. 7 Kasım 2013 tarihinde ise Awami Ligi kadrosu Pabna’nın Ataikula bölgesindeki Hinduların ev ve tapınaklarına saldırmıştır. Daha önce aynı şekilde Cox’s Bazar’da, Ramu’daki budistlerin tapınak ve binalarına saldırılmıştı. Fakat hiçbir Awami Ligi aktivisti bu olay nedeniyle bir soruşturmayla karşılaşmamışlardır. 17 Kasım gecesinde Awami Ligi kadrosu Hinduların kapılarına inek kemikleri ve kafatasları bırakmış ve o tarihten itibaren de Cemaat-Shibir çalışanlarına karşı kara bir propaganda yürütmektedir.
Yukarıda bahsedilen olaylar Awami Ligi kadrosunun, kirli politik çıkarları doğrultusunda azınlıkları kullandıkları açıkça görülmektedir. 1996’dan bu yana Bangladeş, 1996’da kabul edilen anayasa sayesinde özgür, adil ve güvenilir seçim süreçleri geçirmektedir. Bu hükümet geçici bir süre için görünürde adil sivil toplum üyeleri olan şahıslar tarafından seçim sürecindeki politik baskıyı idare edebilmek ve tüm partiler için ortak bir zemin hazırlamak amacıyla kurulmuştur.
Halk endişe içerisinde
2011 yılında Yüksek Mahkeme planlanan anayasa değişikliğini iptal etmiş ve bu koruyucu hükümet sistemini illegal olarak göstermiştir. İçinde bulunulan politik durumu ve partiler arasındaki güvensizliği düşünerek mahkeme aynı zamanda en az iki seçimin koruyucu rejim tarafından yürütülmesini tavsiye etmiştir. Fakat mahkemenin direktiflerini ve sivil toplumun tavsiyelerini ve parlamento komisyonlarının görüşlerini reddederek hükümet koruyu sistemini anayasadan kaldırmış ve Sheikh Hasina yönetimindeki hükümet tarafından yürütülmesini kararlaştırmıştır.
O zamandan itibaren muhalefet, koruyucu sistemini yeniden anayasaya alması için hükümet üzerinde baskı kurmaya çalışmıştır. Fakat hükümet kararından vazgeçmemiştir. Muhalefet sokaklara dökülmüş ve Hasina rejimi altındaki hiçbir seçime girmeyeceklerini belirtmişlerdir. Vahşet başlamış ve çalkantılı bir politik süreç yeniden tüm Bangladeş’i sarmıştır. Uluslararası kamuoyu ve devlet içerisindeki iyi niyetli insanlar hükümete baskı uygulamaktadır ve mevcut politik kirizin çözümü için muhalefetle masaya oturmasını istemektedirler. Fakat bencil hükümet bu fikri reddetmiştir. Kara stratejilerini uygulamaya devam etmiş ve muhalefet partilerinin olmadığı bir seçim yapacaklarını belirtmişlerdir.
Halk ise endişe içerisinde son kurtarıcı olarak Devlet Başkanı’nın müdahalesini beklemektedir. Fakat 19’uncu parlamento oturumuna bakıldığında, Başbakan muhalefetin son yapıcı çabasını çürütmüş ve Devlet Başkanı’nın mevcut hükümetin seçimleri yürütmesi yönünde karar bildirdiğini beyan etmiştir. Bu durum tüm insanların umutlarını tüketmiş ve tüm ulusu çetin bir belirsizlik içerisinde bırakmıştır.
Despot tavır, politik krize sürüklemiştir
Devam eden politik krizle ilgili New York Times gazetesi 20 Kasım tarihli başyazısında şu ifadelere yer vermiştir; “Bu krizin sorumlusu açık bir şekilde Awami Ligi partisi lideri Başbakan Sheikh Hasina’dır. Bayan Hasina Ocak ayında yapılacak seçimler için gücü elinde tutma ve rakiplerini gerekenler ne olursa olsun yerine getirerek egale etme noktasında oldukça kararlı gözüküyor. Kendisi, 2011 yılında ise seçimlerden üç ay önce anayasal hükümleri iktidar partisinin idareyi tarafsız bir koruyucu hükümete bırakması yönünde kullanmıştı. Fakat bugün Bayan Hasina kendisinin başkanlık ettiği bir “tüm-partiler” hükümeti oluşturmuştur.
The Economist ise krizle ilgili “Hükümet anayasal, fakat halka mal olduğu söylenemez. Yapılan anketler Bangladeş’lilerin 5’te 4’ü partisiz bir koruyucu hükümeti tercih edeceklerini göstermektedir. BNP mevcut durumu “kuru gürültü” olarak tanımlamaktadır.”
Avrupa Parlamentosu ise yakın zamanda, “MEP’ler tüm grupları ve bireyleri, seçimler süresi ve sonrasında tolerans göstermeye ve kısıtlamalar uygulamaya, en azından bunun uğraşı içerisinde olmaya davet etmektedir. Bangladeş Seçim Kurulu önümüzdeki genel seçimleri şeffaf bir yapıyla organize etmeli ve denetlemelidir. Ve siyasi partiler seçim süreci boyunca herhangi bir şiddetten uzak tutulmalılar.” ifadeleriyle bir meclis kararı almıştır.
Birleşik Devletler kongresi Bangladeş’teki olaylardan haberdar olması üzerine hükümeti katılımcı bir düzenlemesi için uyarmıştır. Aksi takdirde ise ülke, kendisini militanlığa bırakacak bir çalkantı içerisinde kalacaktır.
Hükümetin despot, mantıksız ve inatçı tavrı halkı büyük bir politik krizin içerisine çekmiştir. Çoğunluğun fikri olan koruyucu hükümeti reddederek, tek taraflı bir seçim düzenlemeye çalışıyorlar. Fakat tarihi bir siyasi parti olarak Awami Ligi halkın taleplerine önem vermelidir. Hükümet, tüm partilerin yer aldığı, katılımcı ve dürüst bir ortam oluşturmak zorundadır.
Bakmadan Geçme





