İsmail ARSLAN

Bir yerden başlamak lazım

İsmail ARSLAN

Türkiye, hukuk sistematiğinde, kendi doktrin temayülünü oluşturmayı başaramadıkça, Avrupa müktesebatına mecbur ve mahkumdür. Mecelle ile pik yapan ilkesel bakış terminolojisi, güncellenerek ve zamanın şartları dikkate alınarak, meşru bir doktrin üretebilme kabiliyeti ortaya koymak, öncelikli hedef olmalıdır.
Hukuk, yasa demek değildir, yasa ile hukuku korumak, hukuka işlerlik kazandırmak amaçlansa da, bazen bu gerçekleşmeyebilir ve yasa, hukuku boğabilir. Tarih boyunca bu duruma milyonlarca kere şahit olunmuştur. Olması gereken ile olanın tenakuzunda, yasanın, hukuka uygunluğu için çaba gösterecek mekanizmalara her zaman ihtiyaç vardır.

Baştaki insan gitse de, yerine gelenin de, tabi olacağı ilkeleri sağlıklı belirlemek kanımca şarttır.
Herkes sorumluluk sahası dahilinde kalsa ve yapması gerekeni yapsa, nice sorun, göreceğiz nasıl da kolayca çözüme kavuşuyor.
Mesela birlik başkanları odaların ve baroların mevzularına yoğunlaşsa, hocalar dinin tamamen tevhit, salih amel ve kamil ahlak olduğunu anlatmaya mesela.
Siyasiler geçim, güvenlik, hak ve özgürlükler konularına gibi. 
Fatih, İstanbul surlarına askerleri ile dayanmışken, içeride papazlar, melekler dişi mi erkek mi tartışmaları yapıyorlarmış ya, o hesap, sınır komşumuza bir işgal girişimi arefesinde, buradan gayrı, bu ciddiyet yanında komedi havasında paylaşımlar yapılmasa hoş olacak. 
Kanaatimce ülkemiz ne İran, ne de Amerika tarafinda yer almamalı, kendi milli çıkarlarının peşine düşmeli ve mümkün görülürse, bu hengamede Kerkük, Musul olayını da halletmeli ve Kandil'e de bayrağı dikmelidir. Zaten İran ABD gerginliğinin tırmanmasına Çin ve Rusya da müsaade etmeyecektir. Biz kendi işimize bakalım, bize ait olanı alalım.

Dünya bir sınav alanıdır denir ya; özü şudur:
 Bu dünyada kim, kime, ne ile, ne maksat güderek, neye ulaşmayı hedefleyerek, nasıl muamele ederse; Allah Teala, yarın rüz-u mahşerde ona, muadiliyle muamele edecektir.
 
Borcu var sana, ödeyemedi. Merhamet ettin, mühlet verdin veya affettin. Bunu sen cılız bünyenle, tahammül ve şefkatinle yaptın da O celle ve ala, sana fevkinde olanı yarın yapmaz mı sandın!
 
Haksızlığa uğradın, sabrettin, eza edene dua ettin, ezasına tahammül ettin ve hatta eza sahibini afuv ettin, intikam gütmedin. Bunu sen zayıf ruhunla düşündün ve yaptın da, O, senin O'nun karşısındaki ezik haline karsı, alasini yapmaz mı sandın!
 
Bunun gibi bütün fiil ve niyetlerimizi, Onun huzurunda olacağımız o anlarda, hangi yüzümüz ve hukukumuzla merhametini umacağımızı düşünerek düzenlemeye bakalım.
 
Vurmak, almak, kızmak, bağırmak kolaydir. Almamak, vaz geçmek, tahammül, vefa, feda zordur ve zoru yapan niyeti ve yapmaklığı ile muadil karşılığını elbet görecektir.
 
Bir nefesin hesabını O'na vermekten aciz insanoğlunu, O'nun huzurunda rahatlatacak tek şey, O'nun sıfatlarından hayatına uyarladığının nasibincedir..
 
Hak gördüğünü alan, yarın hakkındaki hükme razı olsun...
 
Dinin özü dahi aslında sadece budur ....
 
İnsanoğlunun en büyük payesi beşer olmasıdır. Onu meleklerden üstün kılacak olan bu vasfıdır. Hata yapacak; ama dönmeyi bilecek. Dönüşündeki samimiyetçe mukarreblik kazanacak.
 
Ben hata yapmıyorum, hatasızlığı hedefliyorum, hatadan uzağım diyen her kişi ne ile yüzleşeceğini bilmeli.
 
Hele hele Mü'min bir kardeşi hatasını usulüyle söylediğinde ona karşı kibirlenip 'hadi oradan sendecilik' yapan neyi iddia ettiğini iyi idrak etmeli.
 
Allah, şirki en büyük günah ilan etmiştir.

Bu coğrafyanın tek bir sorunu çözülse, geride sorun addedilen her sorun çözülür:
İhanet!
Kadim zamanlardan bu yana, kimi nefsani, kimi doğru olan budur zehabı ile, yardımı, onu köle edenden ummuştur buralarda.
Sanal sermaye gaz gibidir. Bir pohpoh ile gelen bir fıs ile çıkar.

Ölen birinin arkasından şu kelimeler sarf ediliyorsa o, saygın biridir: "İnsana değer katan tevazu içerisinde yaşayıp hayata artı değer katmasıdır, cenazesinde binlerin olması değildir. Tevazuyu kendine rehber edinenleri ve onların anılarını saygı ile selamlıyor gençlerin bu değerleri örnek almasını diliyorum.."

Kibri kalbinden söküp atan birini ateş yakamaz ve kalbinde zerre kadar kibir olan da asla cennete giremez.

Bir seri üretim mamulü olduğunuzun farkındalığında bir yerlerde bir zaman egonuz dipleyecek ve sıradanlığınız tavan yapacaktır. Doğal sonuç, sonrasında zırt saldırı ve vırt savunma ile geçecek ömrünüz... Paso yaşayacaksınız yaşamdan habersiz... 
Diğerlerinin hatıraları ile avunduğunuz ömrünüz bitince asla siz bir nesil sonra hatırlanmayacaksınız...               
*
Allah, iyi insan olmayı ve Zatından gayra kul olmamayı talim ediyor. Dünyada iyiler ve kötüler diye ikiye ayırmak kafi insanları. Gayrın hak ve hukukuna tecavüzü meşru addeden bir müslümandan ise, ateist bir hak müdafiini yol arkadaşlığında tercih ederim. Bu da benim tercihimdir, kimseyle bunu tartışmam.
*
İnsan, gayrındaki yaşamlara rahatsızlık vermemeyi becerebildiği ölçüde medenidir.
 

Yazarın Diğer Yazıları