İlkeyi önemsemek ve öncelemektense, içinde bulunduğu mekanizmanın işleticisinin rızasını hedefleyenlerin, işleticinin insafına kalmış olduklarını ve esasen köle olduklarını ve birey olmadıklarını ifade etmek için çok da mütefekkir olmaya gerek var mı acaba? Mailis Nalars Sarpust Yazıtları MÖ 3432
*
Bu coğrafyada yaşayan insanların en büyük problemi, kafaları ile kalplerinin aynı ölçütlere sahip olmamasıdır.
Bir olayı değerlendirmede mihenk olarak kişinin kalbi Şark, kafası Batı tipi algıyı muhakeme levazımı edindiğinde, ortaya çıkan sonuç, ağız tadını illa ki bozacaktır.
*
Eskiden mağdur mağdur, zalim zalimdi. Netti özneler...
Şimdi ise zalim görünümlü mağdur, mağdur kılıklı zalimler dünyasına evrildi dünya... Hepimize geçmiş olsun.
*
Yapılan yollara teşekkürler de, bu milletin ahlaki boyutuna katamadınız her artı değer kadar da yuhlar olsun.
Kısa yoldan bir adamını bulup, yer, ihale, maaş kapmacılığı perçinleştirenlerin de, hem dünyada, hem ukbada perişan olmaları muhakkaktır.
Sonsuzu bir musluktan damla damla akıtmak mümkün olsa, er geç sonlanırdı damlalar; ama insandaki gazap, şehvet, hırs ve haset -ecel olmasaydı- asla sonlanmazdı. Dahası, daha fazlası derken evet, doğrudur; sadece toprak doyuracak insanı... Ya da kavî bir iman...
*
Bir dikene bin yıl tüy muamelesi yapsanız da, ilk basanını kanatacaktır!
Ne olduğunun ne önemi var; muhatap seni, baktığınca görüyor ise...
Faraza sen bir incisin ve çamura bulandın; ona göre sadece yuvarlak çamur ve sen bir kalıp alçısın da altın ile kaplandın; saf altın külçesisin...
*
Bu coğrafya öyle bir coğrafya ki, bir kedi miyavladığında bazımızın kulağına doğrudan fil sesi gelir.
*.
Sıyrık bir manifesto
Ben,
Hem seninleyim hem sensiz,
Civarındayım; ama yokum,
Yok olmak istemiyorum,
Yok olmamı istemediğini biliyorum,
Elinin altında elim mesafesinde,
Habersizmişcesine,
Haberdar,
Öyle bir şey.
Neden böyle?
Dedin ki: Korkuyorum,
Sen,
Dev gibisin,
Kalbin avuçlarıma sığmıyor,
Taşıyamam seni,
Çok ağırsın, fazlasın,
Ne kadar yumuşak da olsan,
Çelik sertliğini hissediyorum,
Bu bazen hoşuma gitse de,
İncinirsem diye endişe ediyorum.
Gülümsemiştim ve,
Evet, ağırım; çünkü yoğunum,
Tıklım tıklım içim;
ama
Nereden çıkardın ağırlığımı sana yükleyeceğimi,
Abanacağımı varımla sana,
Yok öyle bir şey,
Sürtüşmeli ruhlar,
Kıvrılırken ortalarında,
Biraz biraz yan yana,
Taşımayacağım ki seni,
Sana haksızlık ve saygısızlık bu,
Var olman, var olmam beraber olmalı,
Ben senin katırın sen benim hamalım
Olmayacağız.
İncitmekse,
Bunu düşünmen bile,
İncitici,
Demiştim.
Ama demiştin,
O zaman bu istediğim olmaz,
Ben seni yaşamak isterdim doyumsuzca,
Hep sende ve senin parçan olmak,
Hiç ayrılmamak,
Keşke o kadar güçlü olabilseydim,
Taşıman gerekmeyecek kadar güçlü,
Değilim, biliyorum
Ve aslında keşke seni tanımasaydım,
Çok fazlasın,
Olmamalıydın,
Hayalimi doldurdun,
Kahretsin.
Senden sonrasını göremiyorum,
Son nokta oldun bende,
Bu şimdi büyük bir bunaltı
Ve acı veriyor bana,
Nereden çıktın karşıma,
Karşıda da olma ama.
Hayır demiştim yanılıyorsun,
Bir başlangıç bile değilim,
Ben başka birisiyim,
Sen başka.
Bir frekans tutmasıyız biz,
Ortak noktalarımızca,
Döngüdeyiz,
Buluştukça.
İçindeki beni abartmışsın,
Gördüğünü ben sanmışsın.
Ben gördüğün değil, benim.
Sanrı varsa bir yerde,
Gerçek yoktur ve olamaz.
Her insan özünde herkestir.
Bende gördüğün sadece yansıma,
Gözlerindeki algın tarafımca.
Sen de ben gibisin,
Bunun için sendeyim ya.
Sen aştığında sendeki beni, göreceksin,
Ben ben sen de sensin.
Ve sonra seni de aşıp,
Varacaksın sana,
Kendini zoraki telkinleyip,
Saçma sapan duygu karmaşalarıyla,
Benden uzak tutma seni,
Senden iteleme beni.
Sen ben ben sen değil, ikimiz olalım,
Birbirini zahmetsiz yaşayacak iki yürek,
Yaşatacak paylaşacak
Sen ısrar etmiş ve
Sanmıyorum, sandığın kadar,
Varlıklı değilim,
Aklım ermez böyle felsefeleri,
Erse de gerçeklerim var,
Biri beni taşımalı yaşamda,
Omuz olmalı bana,
Yeri gelince ayaklarım,
Gören gözüm işiten kulağım.
Senden korkuyorum,
Zayıflığımı, sınırlarımı,
Eksiklerimi biliyorum,
Fazlasın maalesef, çok fazla,
Sen beni istemeyeceksin,
Bir zaman sonra,
Demiştin.
Bilmiyorum, ne bildiğini ve ne istediğini,
Bilsem de böyle olması gerekmezdi biliyorum,
Olabilirdi.
İnsanlar,
Birer hayal sevdalısı,
Keyif ve huzur celladı,
Kurduğu hayallere verdiği canlardan,
Piramit yapma uzmanı,
Kendi dünyalarını yap bozlarda,
Başkalarınca olanın değil,
Kendilerincesinin yarışında.
Yanıldı yanılmadı önemli değil,
Önemli olan onunla olmamam,
Onsuzluğum ve bensizliği,
Onun varlığında yokum şimdi,
Ve ben varken o da yok,
Üstelik istenirken bu,
Olabilecekken,
Bir sancılı sanrıya uçup gitti her şey.
Kendine etmek böyle oluyor,
Kendi kendini sokmak,
Umutsuzluk iğnesiyle.
Zayıflık yaşamı yaşamamakta değil,
Yaşamı başkasınca yaşamak,
Başkaya yaşamakta.
Kim ne aldı ne verdi,
Sakin kafa düşünelim,
Kimse istediğince değilse,
İşin ucunda,
Olanla yetinmemek,
Ve olanı bitirmek,
İşleyememek onu,
Çabasına dermansız,
Aciz hissetmek beynini,
Kaybetmek,
Acıtmak ve acımak,
E be dostum!
Akıl kârı mı,
Olacak iş mi?
Oluyor ama yaşamda bunlar,
Yaşam böyle anların mezarları ile dolu.
Onun için bu akıl dolusu,
Gerçeklik somut cinsinden,
Olması gereken,
İnandı kendine ve
Ben ona yetemem dedi
Benim pencereden ise,
Sonrasında bir angut çıkacak,
Bir iki yaldızlı söz ve jöle ile,
Salınacak civarında,
O sanacak bunda mutlu olurum,
Bu taşıyası biri,
Ve angutumuz onu, ondan alacak,
Kendine maskara yapacak.
O ben yeterim dediğinde,
Onda yitip gidecek.
Haliyle benim onda gördüğüm ne varsa,
Harab olup yok olacak.
Ne kendine fayda ne angutuna,
Tabi ki ne de bana,.
Yaşam böyle ne yapalım,
Bir handikap,
Oyalanma.
Tanrısı değiliz ömrümüzün,
Olmadık engellerle kısıtlıyız.
Sahip çıkmazsan sen,
İstediğinde yaşayamazsın.
Sonra
Yatak döşek yatmaca,
Gözler yumulmaca,
Sihirli alemlere,
Uykulara dalmaca.
Ben sende öldükten sonra yaşa tabi
Dibine kadar yaşat seni.
Birilerince sen bence dedikçe,
Kazıya kazıta,
Bende ölmenin anlamı ne ki?
Telgrafın tellerine yağmurlar damlar
Her damlanın içinde dev dünyalar
Bir solucan kafasını kaldırırken damlaya
Bir gelincik pususundan solucanı kapar.
Av. İsmail Arslan