İsmail ARSLAN

İyi İnsan Olmak

İsmail ARSLAN

Davası iyi insan olmak ve iyi insan yetiştirmek olmayanın dava iddiası palavradan ibarettir. İyi insan olmak demek, onuruna sahip çıkan, ahlakta abide olmayı hedeflemiş insan demektir. Ahlak denilince de akla ilk olarak çalmamak, incitmemek, adaletli olmak, dürüst olmak, delikanlı olmak gelmeli.


Adet gören kız çocuğu evlenebilir diyenler, nedense, hep o çocukların dedeleri yaşındakiler oluyor.
Türk Ceza Kanunu'na göre 18 yaşını doldurmamış olanlar çocuktur.
Evlenmek cinsel olgunluğa gelmiş olmakla değil, doğruyu yanlıştan ayırt edebilme hali denilen rüşt çağına gelmiş olmakla mümkün olabilmesi uygun bir hadisedir ki, esasen, bu da, bizim coğrafyada en erken 20 yaş sonrası için mümkün bir mevzudur genelde.
Nadirattan yaşanabilecek ekstrem durumlar için ekstrem çözümler de olmasına karşın, ilk cümledeki tespiti yeniden okumanızı istirham ediyorum.
*
Adalet, haklı olduğunda nefret ettiğine hakkını verebilmektir ve bu, okulda talim edebileceğiniz bir meziyet değildir, onurla ilgilidir.
*
Evliya Çelebi Istanbul'dan Erzurum'a gidene kadar orman sebebi ile güneş görmediğini söylüyor iken, bu hale nasıl geldi bu topraklar?
Verimli ovalara şehirler inşa etmeler, 3 4 metre kazılsa, altından su çıkan araziye beton yapılar da mı dış güçlerin tezgahları?
Parayı toprak altına kim götürebildi?
Kayaya temeli dayanmayan hangi bina, ayakta kalabildi?
Gelecek nesiller, hayr ile anacaklar mı acaba?
*
Bu topraklarda 'o olmazsa şu olur, bu olmaz' yaklaşımına son verecek ilkesel idari sistem kurgulanmadıkça, ya o, ya da bu, milletin tepesinden inmeyecektir.
Şahıs bazlı değil, ilke odaklı idare oldu oldu, olmadı, onlar nasıl semirmeleri gerektiğinin doktorasını yapmış olmalarının gereğini illa ki yapacaklardır.
*
Rahmetli Akif, 'Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi' der ya, Çanakkale şiirinde, bazı mutasavvıf ehli hadis ulema, bu ibareleri tenkit ederler, benzetmeye mübalağa yükleyerek, ancak işin aslı evet, aynen dediğincedir, tevhit için ölen Çanakkale şehitlerimizin, ilke anlamında Bedir'in şehitlerinden bir farkı yoktur da neden özellikle Akif tenkit edilir, söyleyeyim: O, tarikat oluşumlarının, asli gayelerinden koparak, güç ve servet merkezleri haline gelmesini tenkit etmiştir.
*
Şefaat mevzusunun aslı şudur:
Allah'tan gayrının günahları affetmesi söz konusu değildir, ancak kul, kula şahitlik edebilir, iyi biriydi, iyi olmaya gayret ediyordu şehadeti Allah indinde meşrudur ve kabul görülesidir, lakin burada da işin aslı yine sadece Allah'a malümdür.
Hadisler ile subut bulan şefaat, günahları affetme, haltları hasır altı etme anlamında değil, kişinin imanına şahitlik anlamındadır.
*
Dindarlığını Allah'a göster, bana ise insanlığını diyen zata saygıyla...
Üstelik öyle bir zamandayız ki söze binaenaleyh ile başlayan en sıkı mütedeyyin sayılıyor, misvakı gömlek cebinden çıkaran en takva kabul ediliyor. Aynı tornadan çıkmış sakal tipliler en dindarlar. Ahlak değil, şekil şemal rağbet görüyor. Bu sebeple ortalık münafık kaynar oldu. Derdi menfaat olan, az bir gayret ile, biraz şekil verdiğinde kendine, en iyi yerde. Müslümanın yitiği bu zamanda ahlaktır, gerisi teferruat.

Hey yurdum insanı!
Öyle parkta, yolda, bankta otururken, yanına gelen ve abi, öğrenciyim, şu metni bir imzalasan, bana 50 lira katkı sağlamış olursun diyen gül yüzlü gençlere aldanıp, herhangi bir şey imzalamayasın.
Tamam o genç, yüksek ihtimal bu işten, 50 lira kazanıyordur, ama ona, bunu eline verip, sokağa salan düzenbazlar, hemen akabinde size icra takibi başlatarak, falan ürün, filan hizmetin bedeli diyerek, sonu gelmez bir eziyet dönemine sizi sokacaklardır, ta ki siz, pes edip, ödeyene kadar.
E ama hukuk yok mu, bu ülkede, niye ödeyecek mişim mi dediniz, paranız bolsa, deneyin o halde.

Yazarın Diğer Yazıları