Yeni Yüzler Yeni Kitaplar: Ensar Şahin
Her hafta yeni bir yazarla buluşmaya devam ediyoruz. Mesuliyet yüklü gazete yazılarından tanıdığımız Ensar ŞAHİN özgün bir esere imza attı. Yetenekli Kardeşler isimli kitabında, çocukların içtenliğine ve kendi aralarındaki iletişimlere farklı bir boyut kattı. Bizler de bugün, yazarımızı tanımak için sizler adına sorular yönelttik.
Merhaba Ensar Hocam. Kısaca sizleri tanıyabilir miyiz?
Bendeniz Ensar Şahin. Kayseri’nin Sarız ilçesi, Avşar obası köyünde doğdum. Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdim. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeniyim. Peygamberimiz (sav) “Muallim olarak gönderildim” buyurmuştur. Peygamber mesleği yaptığım için çok mutluyum. Ne yazık ki, yeterince “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” diyen Allah’ın okumayan kullarıyız. Naçizane ben de okumayı, yazmayı, araştırmayı, paylaşmayı, düşünmeyi seviyorum. Evliyim, dört kızım var.
Kıymetli Hocam. Yazma sevgisi ve serüveni nasıl başladı?
Yazma işi bende ilkokulda başladı. Yazım güzel olduğu için ilkokul öğretmenim sınıf defterini bana yazdırırdı. Öğretmen masasına oturur, erkeklerin isimlerini maviyle, kızların isimlerini kırmızı kalemle inci gibi dizerdim. Defterlerim çok düzenli ve itina ile yazılıydı. Lisede edebiyat öğretmenim bir hikâye okudu, yarısından sonra bu hikayeyi bizim devam ettirmemizi istedi. Tüm öğrenciler 2,3,5 sayfa yazarken; ben 16 sayfa yazarak dikkatleri üstüme çekmiştim. Öğretmenimiz hepsini okutturdu ve beni tebrik etti. Bu da çok hoşuma gitti. Yazma yeteneğimin olduğunu o zaman anlamıştım.
Üniversite hazırlık sınıfından itibaren günlük tuttum. Her gün yazmasam da prensip olarak günlük yazmayı devam ettirdim. Bu durum yazma kabiliyetimi geliştirdi. Çünkü yazmaktan hiç kopmadım. Üç ajandam günlüğümle doludur. Resmi olarak yazma işine şöyle başladım. Dört yıldır kayserigundem.com.tr internet haber sitesinde her ay düzenli köşe yazısı yazıyorum. Bu konuda mahir olan yazarların beni yazma konusunda teşvik etmeleriyle halen devam ediyorum.
Okumayı-yazmayı seven on öğretmen arkadaşlarla beraber öğrencilerimize hikaye yazmak için kolları sıvadık. Bir yıl sonra hikâyelerimizden bir tanesini kitaplaştırdık. Elhamdûlillah.
Bazı konularda ilk olmanın heyecanını biliyorum. Lakin ilk kitap, eser sahibi olmak nasıl bir duygu, durum? Bizlerle paylaşır mısınız.
Evet, ilk kitabım elimde. Harika bir duygu. Önceki yıllar köşe yazısı yazarak, tescilli yazar olmuştuk. Bu da güzel bir duyguydu ve beni heyecanlandırmıştı. Şimdi ise ISBN tescilli öğrencilerimizin elinde kitabımız var. Yıllardır okuma ve yazmanın semeresini aldığımız için Rabbimize şükrediyorum. Kitabımı öğrencilerimizin elinde görmek, bu işe gönül vermiş bir insan olarak tarif edilmez bir mutluluk. Çünkü biz her yıl öğrencilerimize başka yazarların kitaplarını okutturuyorduk. Şimdi başka öğretmen arkadaşlarım benim kitabımı okutturuyorlar. Bu, bir öğretmen için çok “özel bir duygu”. Hangi sınıfı okutursa okutsun öğretmenler; “okuma-yazma-kitap” üçlüsüyle iç içedir. Bu üç kavram olmadan öğretmenlik de olmaz. Öğretmen arkadaşlarım benden bahsederken “eğitimci yazar” olarak hitap etmeleri farklı bir duygu.
Hocam, “Yetenekli Kardeşler” ismi tanıdık gibi ama sanki özel bir vurgunuz var gibi. Niçin bu isim?
Evet, kitabımın ismi Yetenekli Kardeşler. Bu ismi koymamızın sebebi hikâyenin konusudur. Hikâyede baş karakter olarak iki tane kardeş var. Biri yetenekli Öykü, diğeri dâhi Ömer. Hepimiz biliyoruz ki her öğrencinin ayrı bir yeteneği var. Sayısaldan anlamayan, matematiği çözemeyen bir öğrenci sözel alanda başarılıdır. Yani onun zekası ve ilgi alanı sporda, müzikte, sanatsal alanlarda başarılıdır. O alanı geliştirmek gerekir. Bu anlamda “Her Çocuk Özeldir” filmi yerinde ve güzel bir örnek olur. Bu nedenle ben de hikâyemde çocuklar kendi yeteneklerinin farkına varsınlar; bu yeteneklerini iyilik yolunda kullansınlar istedim. Vatanımıza, milletimize, devletimize faydalı birer insan olsunlar istedim. Proje ve teknik olarak değil, Allah‘ın herkese verdiği zeka ile ilgili.
Yazmak! Sanırım harika bir duygu. Yazmak isteyen çocuklara, gençlere neler önerirsiniz?
Yazmak, okumakla başlar. Okumadan yazmak bir yere kadardır. Yazmak isteyen ve bu yeteneği olan gençlerimizin bu özel ve güzel yeteneklerini yazarak geliştirmelerini tavsiye ederim. Yazdıkları şiir, hikâye, deneme, roman her neyse bir bilene/uzmanına göstermesi gerekir. Bu işi bir hobi olarak yapsınlar. Çünkü hiç bir iş zoraki devam etmez. Gençlerimizden M. Akif Ersoy gibi bir şair, S. Faik Abasıyanık gibi bir hikâyeci, Yaşar Kemal gibi bir romancı, Michel de Montaigne gibi bir deneme yazarı niçin çıkmasın?
Sayın Ensar Hocam, son olarak “Yetenekli Kardeşler” hikaye kitabınızla ilgili bir hatıranız oldu mu? Evet kitap yeni ama. Sanırım yaşadıklarınız olmuştur.
Evet güzel anılarımız olmaya başladı. Aklıma gelen ilk anım şöyle: Kitaplarımız okullarda okunmaya başladı. Öğretmen arkadaşlar da okuyor tabii. Bir öğretmen arkadaşa sordum. Hocam kitabımı nasıl buldunuz, eleştiri yaparak değerlendirme yapar mısınız? dedim. Şöyle cevap verdi: “Hocam, kitabı elime alınca, açıkçası nasıl okuyacağım, sıkılırım diye düşündüm. Sonra bir sayfa okudum, sonra iki sayfa, sonra üç, dört derken, bir baktım kitap bitti. Hiç böyle güzel olacağını tahmin etmemiştim.”
Başka bir öğretmen arkadaşım, öğretmenler odasında anlatıyor: “ Benim çocuk (5. Sınıfta) Yetenekli Kardeşler kitabını okuyordu. Oğlum kitap nasıl, beğendin mi? diye sordum. ‘Baba, o kadar güzel ki, bırakamıyorum. Böyle güzel kitabı Ensar hoca yazmış olamaz!’ dedi. (Oradaki herkes kahkaha ile gülüştüler) O an, Ensar hocayı kıskanmadım, desem yalan olur.” diye sözlerini tamamladı. Hamdolsun, hikâyelerimiz okuyan herkes tarafından beğeniliyor ve seviliyor. Bu da bizi motive ediyor.
Hocam, vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
Ali İhsan kardeşim, bende bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.
Söyleşi: Ali İhsan Bahçeci
Bakmadan Geçme





