- Haberler
- Kültür Sanat
- Bir hafta Bir Yazar: Fatma Murt DENİZ
Bir hafta Bir Yazar: Fatma Murt DENİZ
Evdeki herkesten bir şekilde ilham alan bir çocukluk. Babasının kitaplığının gölgesinde büyüyen bir gençlik. Ajandalarına ilmek ilmek işlediği notlarla yazarlığa adım atan bir yazar. Evini, çocuklarını iç dengenin ve huzurun kaynağı gören bir anne. İnsanlarla tanışmayı, iletişim halinde olmayı seven sosyal bir kişilik.
Fatma Hanım Merhaba. Sizleri kısaca tanıyabilir miyiz?
Bendeniz Fatma Murt Deniz. Evliyim, ev hanımıyım, üç evlat annesiyim. Okuma ve yazma hayatımın bir parçası haline geldi. Kültürel çalışma ve etkinliklerle uğraşmayı seviyorum.
Yazma alışkanlığı, yazarlık serüveni nasıl başladı. Bu süreçte kimler etkili oldu?
Yazma serüvenimize bir başlangıç belirleyecek olursak, daha ilkokula başlamadan, kitap ve defterin, kalem ve kağıdın o eşsiz kokusunu hissetmeye başladığımız dönemden itibaren diyebiliriz.
Çocukluk yıllarımızda, her eve girmeye başlayan televizyonun, babamızın düşünce yapısından dolayı bizim eve çok geç girmesi, o vakitler çocuklar olarak bizleri imrendirip üzse de aslında çok büyük kazanımların elde edilmesinde, en doğru tercih olduğunu da çok sonra fark ettirdi. Babamız, kitap okumayı çok severdi. Üzerlerinde büyük harflerle yazılmış başlıkların bulunduğu; arka kapağında ise fiyatlarının, kuruşla ve lira ile yazılı olduğu ince ve kalın; resimli ve resimsiz birçok kitap, oturma odamızın başköşesinde, küçük bir kitaplıkta intizamla saklanırdı. Alt katındaki bölmede ise ağabeylerimin, okul harçlıklarından biriktirip aldıkları hikâyeler, romanlar ve ansiklopediler bulunurdu. (Günümüz teknolojisinin ve sosyal medyanın olmadığı o yıllarda, özellikle içinde resim ve çizimlerin olduğu kitaplar yahut dergiler, insanlar için hazine değerindeydi.) Özellikle kış aylarında, gecelerin o uzun ve sakin vakitlerinde, yine babamızın, kalın ciltli kitaplardan okuduğu dini hikâyeler, peygamberlerin hayatları, hayal dünyamızın şekillenmesindeki en önemli etkenlerdendi. Annemizin, pilli küçük radyodan takip ettiği arkası yarınlar, yine gündeme dair programlar ve çocuk kuşakları, edebiyata olan sevgimizi daha da güçlendirdi. Ağabeylerimin çizim yetenekleri de eklenince, oyunlardan ve oyuncaklardan ziyade, kalem ve kağıt, bizler için daha cazip hale geldi. Okuma yazmayı öğrenince de bu hâl bambaşka bir tutkuya dönüştü. Altı-yedi adet ajandaya günlük tutmak; bunların ara sayfalarına şiir, deneme ve küçük öyküler ilave etmek, en güzel içe yolculuktu. Okul dönemlerimizde ve hatta evlendikten sonra bile bir köşeye çekilip yazmak, bir nevi hayat nizamı halini aldı. (Bugünün güncelliğinde, insanların birbirinden habersiz yaşadığını düşünürsek, gözlemlerle çevrenin, yazma eylemi ile de insanın, kendi farkındalığını çok daha iyi anlama ve duyarlı olma vasfını yüceltiyordu.) Bir kaç dörtlüğe sığdırdığımız duygu ve düşünceler, bize ait olan o dünyanın; bize ait olmayan dış dünyaya karşı, manevi anlamda, kalesi, sığınağı, huzuru ve terapi desteğine dönüştü. Evlatlar büyüyüp onları da bu sevgiye dahil edince ve yine öncelikle, onların ve eşimin desteği ile kitaba dönüşme vaktimizin geldiğini hissettik. Sonrasında ise kalplere dokunduğumuzu, gönüller arası bağlar kurduğumuzu, bir kelime yahut bir cümle ile ulaştığımız ve karşılaştığımız yüzlerde, anlamlı ifadelerle olan hoşnutluğumuzu görünce de gidebildiğimiz kadar bu yolda yürümemiz gerektiğine canı gönülden inandık.
Fatma Hanım yazar olmak isteyen kişilere neler önerirsiniz?
Yazmak eşittir yaşamak diyoruz. Çok okumanın yanı sıra, yaşadığınız her anın, aldığınız her nefesin, ağaçtan düşen yaprağın, yanı başınızda yahut mesafesi uzak yerlerde olsa dahi bir kalbin farkında olmak, kaleminize kelam olarak yansıyacaktır. Yaşayacaksınız; yaşayanları hissedeceksiniz; yaşanmışlığı duygu ve düşünce dünyanızda anlamlandıracaksınız; kağıda bırakacağınız izlerin, vakti geldiğinde bir başkasına da yol olabileceğini unutmayıp, tarafsız ama olması gereken istikamet doğrultusunda kararlı bir yol takip edeceksiniz. Nerede, ne halde, ne ile meşgul olursanız olun; iki kelime de olsa, üç beş satırlık cümle sıralımı da olsa muhakkak yazın. Bunu öncelikle kendiniz için yapın. İlla kitap olması şart değil. İleriki yaşantınızda bu yazımlarınızın, aslında en güzel hatıra ve size ait yaşanmışlık kazanımlarına dönüştüğünü gördüğünüz zaman kıymetini daha da iyi anlayacaksınız. Bunu sevdiklerinizle, aile, arkadaş ve evlatlarınızla seyrettiğinizi düşünürseniz, mutluluk ve huzurun tanımını bir de kalbinizle tarifelendireceksiniz. Naçizane önerimdir.
Kitabınızın ismi ilginç. Araçlar için kullanılan duraklar, insanlar için kullanılmış. Eserinizde nelerden bahsediyorsunuz?
İNSAN DURAKLARI (SERZENİŞ) ilk basılı kitabımdır. İçerisinde, yaşanmış yahut yaşayanına şahit olunmuş yedi ayrı hikaye, şiirler ve yine yaşanmış bir hayatla bağdaştırılmış özel anlatım bulunmaktadır.
Hani desek ki yazar olmak sizde ve çevrenizde ne anlama geliyor? Neler unutulmaz kılıyor?
İlk kitabımızla, bu yola daha yeni adım atmış olsak da aslında yıllardır yazan bir yazar adayı olarak hatıramız da anımız da çok fazla diyebiliriz. Eşim ve evlat canlarıma arkadaş ve dostlarıma, vaktin ve zamanın uygunluğuna aldırmadan, bazen okuyarak, bazen dinleterek paylaştığımız şiir, yazı, hikâye ve anılarımızı, kitap haline getirip de ilk elimize aldığımızda; ne zorluklardan sonra bunu başardığımızı bakışlarımızla ifade ettiğimizde, konuşmadan, gülümseyen gözyaşlarımızı asla unutmayız, unutamayız.
Fatma Hanım söyleşi için teşekkür ederim.
Bana bu fırsatı verdiğiniz için ben de teşekkür ederim.
Söyleşi: Mustafa Balaban