Eşini, dostunu, sınıf, sokak arkadaşını etkili makamlara, menfaati bol ihalelere sokan bu dış güçleri kınım kınım kınıyorum.
Kişideki nefsani hırsları tatminden maada bir işe yaramayan bu dış güçler masalları ile uyutulan halka, asıl halka geçirenlerin mevkilerini nefsani tatmin için kullanan içeriden güçler olduğunu algılama feraseti niyaz ederim.
Yok mu yani dış müdahale, bunu mu demek istiyorsun denilirse
Gavur gavurluk yapmak ile vazifeli de bizden görünenlerin gavuru bahane edip gavurdan fazla gavurluk yapmalarına izin vermek ise daha az gavurluk sayılmaz.
Deprem ile getirilen vergiler ile depreme dayanıklı binalar yapılacaktı ya malum, Allah esirgesin şimdi bir deprem olsa tahribatı düşünmek bile istemeyiz.
Kastım bu.
Ciddi yanılgılardan birisi de dinin sadece belli bazı partilere oy verenlerin mülkiyetinde imişcesine algılanması. Allah Allahtır ve Allah ile kulu arasındaki bağ son son burada değil öte tarafta mizana vurulacaktır. Çok da heyecan yapmamak lazım.
Esasen tüm kurumlarda da böyle olmalı, ama devlette şart şu olmalı: Hiç bir görev, iş, vazife ona tevdi edilenin kapasitesine, insafına mahkum edilmemeli. Yetersiz olana görev verilmemeli, sonradan yetersizliği ortaya çıkan için de tedbir alınmalı.
Eğer işler şahısların kalitesine emanet ediliyor ise, sekteye uğrama, suistimal son derece olasıdır. Tabii ki en başta liyakat aranmalı, ama denetimsiz de bırakılmamalı vazifeli.
Makam odalarına asılması ve yemin törenlerinde okutulması gereken bir âyet:
"Böbürlenip kibirlenerek insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah övünen, kurulup kasılan hiç kimseyi sevmez" Lokman Suresi/18. ayet